ÇORUM’DA YAPILAN BILIMSEL KAZILAR
Boğazköy-Hattuşa :
Kazı Başkanı: Prof. Dr. Andreas Schachner
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından gerçekleşir. Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir. 1893-94’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder. Müze-i Humayun müdürü Osman Hamdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çiviyazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931-39 yılları arasında ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yaklaşık 100 yıldır sürdürülmektedir.
Kazılar sonucunda ilk yerleşim izleri, M.Ö 6.bin’e Geç Neolitik-Erken Kalkolitik Çağ’a kadar inmektedir. Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise, M.Ö 3.binin, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına doğru olmuştur. Bölgenin yerlileri Anadolulu Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir. Hitit yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I. Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (M.Ö 1665-1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla, Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M.Ö 12. yüzyılın başlarında, Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak M.Ö 8. yüzyılda gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Helen/Galat ve Roma/Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir. Bir Türkmen aşiretinin 16. yüzyılda buraya yerleşmesiyle, bugünkü Boğazkale kurulmuştur. Eski adı Boğazköy olan bu yerleşme, Hititler’in başkentine de yeni adını vermiştir.
Alacahöyük:
Kazı Başkanı: Prof.Dr. Tayfun YILDIRIM
Alacahöyük, bilim âlemine ilk kez 1835 yılında İngiliz W.C. Hamilton tarafından tanıtılmıştır. Bu yıllardan itibaren höyük Orta Anadolu'yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur. 1861, 1881, 1893 yıllarında G. Perrot, W. Ramsey ve E. Chantre Anadolu’ya yaptıkları seyahatlerde Alacahöyük’te incelemelerde bulunmuşlardır.
1906 yılından beri Boğazköy-Hattuşa kazılarında çalışan H. Winckler ve Makridi Bey, İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Ethem Bey'in teklifi üzerine Höyük'te araştırma yapmaya karar verirler. 1907 yılında Makridi Bey sfenksli kapıda yaklaşık 15 gün süren bir çalışma yapar.
Höyük'te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok’un gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1996 yılında Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından tekrar başlanmış olup 3 yıl aradan sonra 2021 yılında Prof.Dr. Tayfun YILDIRIM tarafından devam ettirilmektedir.
“Geçmiş bilinmezse, gelecek bilinmez. Geçmiş, modern bir devlet kurmada en iyi örnektir.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu sözlerden de anlaşıldığı üzere Atatürk’ün milli kültüre, kültür varlıklarımıza, bunların araştırılmasına verdiği önemin payı büyüktür.
Atatürk, 1933 yılında Milli kazılar dönemini başlatarak Ankara Ahlatlıbel kazılarına katılmış, 1935 yılında milli kazılarımızın ikinci önemli merkezi olan İlimiz sınırları içerisindeki Alacahöyük kazılarının başlatılmasını emrederek kazı ile yakından ilgilenmiştir.
Alacahöyük kazılarının önemi Cumhuriyet dönemi bilim politikalarına ışık tutmasıdır. Bu kazılar daha onun sağlığında verdiği parlak sonuçlar ile Türkiye Cumhuriyetinin adının bilim dünyasında yerini almasına neden olmuştur. O, bu sonuçlara o kadar önem vermiştir ki, Meclisin açılış konuşmasında bu kazılar üzerinde önemle durmuş, İstanbul’da toplanan Uluslararası Tarih Kongresine katılarak, dünya bilim adamlarının değerlendirmelerinden ülkesi adına gurur duyduğunu açıklamıştır.
Çorum’un 45 kilometre kuzeybatısında, Boğazköy’ün 25 kilometre kuzeydoğusunda, Ankara’nın 160 kilometre doğusundadır. W.G.Hamilton tarafından keşfedilen Alacahöyük’teki ilk kazıları İstanbul Müzeleri adına 1907 yılında Th. Makridi Bey yürüttü. Sistemli kazılara 1935’de Türk Tarih Kurumu adına Dr. Hamit Koşay ve Prof. R.O. Arık tarafından başlanıldı; 1936’dan sonra H.Koşay, daha sonra H.Koşay-M.Akok, son senelerde de M. Akok tarafından 1983’e kadar sürdürüldü. 1983’te ara verilen kazılara 1996’da Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu tarafından yeniden başlandı.
Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült ve sanat merkezi olan Alaca Höyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır. Eski Tunç ve Hitit dönemlerinden başka höyük’te Kalkolitik, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemleri de tespit edilmiştir.
Ortaköy-Şapinuva :
Kazı Başkanı: Prof.Dr. Aygül SÜEL
Hitit Devletinin önemli bir idari merkezlerinden biri olan Şapinuva-Ortaköy, Çorum’ un 53 km. güneydoğusundadır. 1990 yılında Çorum müzesi tarafından Ortaköy’de bulunan iki çivi yazılı tabletin satın alanıması üzerine yerinde yapılan araştırma sonucunda kazı yapılmasına karar verilmiştir. 1990 yılında Çorum Müze Müdürlüğü başkanlığında başlanılan kazılara 1991 yılında da devam edilmiş olup, 1992 yılından itibaren kazılar Prof Dr. Aygül Süel başkanlığında yürütülmektedir. Ortaköy-Şapinuva Hitit Çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir noktada yer alan önemli bir askeri ve dini merkezdir. Ortaköy-Şapinuva kazısında bulunan ve sayıları 4.000’e ulaşan çivi yazılı tabletlerden elde edilen bilgilere göre bu Hitit kentinin önemli bir idari bir merkez olduğu da anlaşılmıştır. Düz yerleşim alanı olarak Hititler tarafından kullanılan şehrin bir bölümü, Hitit sonrasında Romalılar tarafından mezarlık alanı olarak kullanılmıştır.
Boyalı Höyük Kazısı:
Kazı Başkanı: Çorum Müzesi Müdürlüğü
Bilimsel Danışman: Doç. Dr. Tunç SİPAHİ
Sungurlu İlçesi, Yörüklü beldesi, Fatih mahallesinden kuzeye doğru uzanan Büyükçay’ın oluşturduğu havza üzerinde yer alan Boyalı Höyük’te Çorum Müzesi Müdürlüğü başkanlığında Doç. Dr. Tunç SİPAHİ’nin katılımlarıyla 2004 yılında başlamıştır. 2005 ve 2006 yıllarında da devam eden kazı çalışmaları, Hattuşa’nın batısında Kızılırmak kavsi içinde kalan ve Orta Anadolu’nun kültürel yönden çekirdek bölgesini teşkil eden Çorum’un bu bölgesinde, Hatti kültürünün mirasçısı konumundaki M.Ö. II bin yıl kültürlerinin en iyi şekilde tanımlanmasını sağlayacak önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Eski Hitit Çağında Boyalıhöyük ve Çevresi tıklayınız.doc
Doç Dr Tunç SİPAHİ , İsmet Ediz / Çorum Kültür ve Sanat Dergisi Sayı: 4 - Çorum 2005
Resuloğlu Eski Tunç Çağı Mezarlık Kazısı:
Kazı Başkanı: Çorum Müzesi Müdürlüğü
Bilimsel Danışman: Doç. Dr. Tayfun YILDIRIM
Uğurludağ İlçesi’ne bağlı Resuloğlu Köyü sınırları içersinde Çorum Müzesi Müdürlüğü başkanlığında Doç Dr. Tayfun Yıldırım’ın katılamlarıyla 2003 yılında kazısına başlanan ve çalışmalarına 2004 yılında da devam edilen Resuloğlu mezarlık alanında, Eski Tunç Çağı insanının ölümden sonraki inanç ve adetleriyle ilgili önemli bulgular elde edilmiştir. M.Ö. III. Binin ikinci yarısına (MÖ. 2500) tarihlenen mezarlıkta kadın, erkek ve çocuklara ait sayıları 87’yi bulan gömülerin yanına bırakılan zengin ölü hediyeleri, Hititlerden önce Anadolu’nun yerli uygarlığına ait yüksek bir kültürün (Hatti) sanat ürünlerini temsil etmektedir.
Resuloğlu mezarlarının çoğunluğunu oluşturan taş sandık ve küp şeklindeki mezarların bir kısmı geçmiş yıllarda kaçak kazılarla tahrip edilmiş, önemli bir kısmı ise sağlam olarak ele geçmiştir. Uzunlukları 70 ile 160 cm. arasında değişen taş sandık mezarların derinlikleri 60cm. civarındadır. Dikdörtgen biçimli mezarlara ölü ve hediyeleri yerleştirildikten sonra, üzeri kalınca bir sal taşıyla kapatılmıştır. Çoğu mezara bakıldığında tek bir kapak taşıyla yetinilmediği ve mezarların kenarlarına ve üzerine daha küçük düzensiz taşların konulduğu gözlenmektedir. Andezit ve kalker gibi yerel taşlardan yapılan sandık tipindeki mezarların çoğunluğu, doğu-batı istikametinde yerleştirilmiştir. Çoğu kez hoker (ana karnındaki pozisyon) tarzda yatırılan ölülerin başları, batı ya da güneybatı yönündedir.
Küp mezarların boyları 50 cm’den 1.40cm’ e kadar değişmektedir . Bebekler ve çocuklar çömlek ya da küpçüklere, yetişkinler ise iri küplere gömülmüştür. Küplerin genellikle ağızları yassı taşlarla kapatılmıştır. Bazen bu taşların arasında da ölü hediyesi olarak bırakılmış kap kacağa rastlanmıştır.
Resuloğlu, Hatti Kültür Bölgesinde Yeni Bir Eski Tunç Çağı Mezarlık Kazısı tıklayınız
Doç.Dr.Tayfun Yıldırım , İsmet Ediz
DİĞER ARKEOLOJİK ALANLARDAN ÖRNEKLER
Hüseyindede Eski Hitit Kült Merkezi:Hüseyindede, Sungurlu ilçesi, Yörüklü Kasabası’nın yaklaşık 2.5 km güneyinde yer alan ince uzun bir tepedir. Bu tepenin güney ucundaki hafif eğimli arazi; Eski Hitit Döneminde yerleşim alanı olarak seçilmiştir.
1996 yılında başlayıp 1997 yılında da devam eden Çorum bölgesi yüzey araştırmaları sırasında Doç.Dr. Tunç SİPAHİ ve Doç.Dr. Tayfun YILDIRIM tarafından Hüseyindede’deki tahribat alanı görülerek buradaki yerleşim alanı tespit edilmiştir. Aynı yıl Çorum Müzesi Müdürlüğü başkanlığında temizlik ve düzenleme çalışması yapılmıştır
Hüseyindede’nin en önemli eserleri, kabartmalı vazolardır. Buradaki kült yapısında bulunan ve tümlenebilen her iki vazonun frizlerinde, müzik ve dans eşliğinde sürdürülen kült törenleri sahnelenmiştir. Hitit dini bayramlarında gerçekleştirilen dans ve müziğin önemli yer tuttuğu bu törenlerin konu zenginliği, yazılı belgelerden de bilinmektedir. Hüseyindede vazolarında, Hatti geleneğini sürdüren ve Fırtına Tanrısı’na tapınmada önemli yer tutan tasvirlerin yanı sıra, yeni bir sahne karşımıza çıkmaktadır.
Yine Müze Müdürlüğü başkanlığında Hüseyindede’nin hemen yakınında Fatmaören höyüğünde Eski Hitit yerleşmesinin açığa çıkartıldığı iki yıl süren bir kazı çalışması daha gerçekleştirilmiştir.
Hüseyindede, Boyalı Höyük ve Resuloğlu Eski Tunç Çağı Mezarlık Kazıları tıklayınız.
Doç.Dr.Tunç Sipahi, Doç.Dr.Tayfun Yıldırım
Eskiyapar :
Alaca İlçesi’nin 5 km batısında, Alaca-Sungurlu yolu üzerinde bulunan höyük, Boğazköy’ün 25 km kuzeydoğusunda, Alacahöyük’ün ise 20 km güney doğusunda yer almaktadır.
Eskiyapar’da ilk kazı çalışmalarına Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi tarafından 1968 yılında başlamış olup, çalışmalar 1983 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihten itibaren ara verilen çalışmalar daha sonra 1989-1991 yılları arasında Çorum Müzesi Müdürlüğü başkanlığında devam ettirilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Höyük’te kesintisiz bir iskanın varlığı tesbit edilmiş ve Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve iki safhalı Hellenistik dönem yerleşmelerine rastlanılmıştır.
Höyük’te Hitit tabakaları altında yer alan Eski Tunç Çağı tabakalarında yapılan çalışmalarda, bir evin tabanı altında altın ve gümüş objelerden oluşan bir defineye rastlanılmıştır. Gümüş vazolar, Suriye şişesi, gümüş merasim baltası, değişik tiplerde altın iğne, boncuk, küpe ve bileziklerden oluşan define, bir taraftan Alacahöyük, Kültepe, diğer taraftan Truva, Poliochni ve kuzey Suriye-Mezopotamya buluntularıyla benzer olup, bu buluntular Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.
Pazarlı :
Alaca’nın 30 km kuzeyindeki Çikhasan Köyünde bulunan Pazarlı Ören Yeri, 1937-38 yıllarında Türk Tarih Kurumu adına Dr.Hamit Zübeyr KOŞAY ve Mahmut AKOK tarafından araştırılmış olup, yapılan kazılar sonucunda; Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig ve Klasik Çağlarda iskan edildiği saptanmıştır. Pazarlı’nın en önemli devrini Frig katı temsil etmektedir. Frig dönemine ait kale kalıntısı ile kale içerisindeki taş temelli, kerpiç duvarlı, iki katlı binalarda cephe süslemesi olarak kullanıldığı anlaşılan kabartmalı levhalar yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkartılmıştır. Bu dönem levhaları üzerinde yürüyen savaşçılar, aslan-boğa mücadelesi, hayat ağacına tırmanan dağ keçilerinin süslediği mimari pişmiş toprak levhalar Anadolu arkeolojisi’nin M.Ö.7-6. yy’a ait en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Pazarlı’nın Frig dönemine ait buluntular Çorum ve Alacahöyük Müzeleri’nde, pişmiş topraktan yapılmış çok renkli levhalar ise Çorum Müzesi ile Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki Frig seksiyonlarında sergilenmektedir.